Almanya’da siyasetçilere saldırılar: ‘AfD, şiddeti meşru kılma düşüncesini yayan parti’
ALMANYA – Almanya’da son haftalarda siyasetçilere yönelik şiddet olayları yaşanıyor. Sosyal Demokrat Partili (SPD) Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili ve AP vekil adayı Matthias Ecke’nin ardından, Berlin’in ilk kadın belediye başkanı ve eyaletin mevcut Ekonomi, Enerji ve Girişimden Sorumlu Senatörü Franziska Giffey fiziksel saldırıya uğradı.
Ruhr bölgesindeki Essen kentinde bulunan Türkiye ve Uyum Araştırmaları Merkezi Vakfı (TAM) Başkanı Prof. Hacı Halil Uslucan, Almanya için Alternatif (AfD) partisinin, ülkede siyasi şiddetin artmasında büyük rol oynadığını söyledi. Uslucan, bu partinin sol partileri ve göçmenleri ötekileştirdiğini, onlara yönelik şiddeti de meşrulaştıran bir dil kullandığını anlattı. Prof. Uslucan ile, son haftalarda Almanya’da siyasetçilere yönelik şiddeti konuştuk.
‘İNSANLAR ÖFKELERİNE BİR DİL, BİR ARGÜMAN BULAMIYOR’
Almanya’da politikacılara yönelik şiddet, pek yaygın olmayan bir olguydu. Öyle değil mi?
Evet, Almanya’da aslında siyasetçilere karşı şiddet pek yaygın değil. Hatta siyasetçilerin kendi aralarında bile şiddet pek yaygın değil. Bunu başka parlamentolarda görüyoruz. Siyasetçiler birbirine tokat tekme girişiyorlar. Bu Almanya’da iyi ki yaygın değil, ama geçmişinde siyasetçilerin birbirini tokatlaması hiç de yok değil, var. Son yıllarda, en azından son 10-15 yılda siyasetçilere yönelik şiddet aslında görülmüyordu. Son haftalarda gördüğümüz siyasetçilere karşı olan bu sert, şiddetli yaklaşımlar şok etti doğrusu. O nedenle çok tartışılıyor.
Politikacılara yönelik son saldırılar nasıl açıklanabilir? Sebepleri neler olabilir sizce?
Psikolojik açıdan bakacak olursak olaya, insanların öfkelerine artık bir dil, bir argüman bulamaması. Ben uzun süre gençlik ve şiddet alanında araştırmalar yaptım. Bir dilsizlik, sorunlara açıklama bulamamak, bir anlam verememek, insanları şiddete, yani bedenin konuşmasına zorluyor. Bu anlamda şiddet, çoğu kez argümanın olmadığı bir yerde başlıyor. İnsanların çok karmaşık hale gelen dünyayı anlayamaması, olanları açıklayamaması, yani siyasi çaresizlik içinde olması ve içinin öfke dolu olması, onları içinde biriken gerginliği bedensel bir eylemle ferahlatmaya, böylece gerginliği azaltmaya itiyor.
‘AŞIRI SAĞIN BÜYÜK BİR ROLÜ VAR’
Saldırılar büyük çoğunlukla aşırı sağdan geliyor. Eylem aşamasına mı geçtiler politikacılara karşı?
Aşırı sağın büyük bir rolü var. Dili, çok korku ve nefret dolu kullanması, kutuplaştırması, ötekileştirmesi, çok basit bir şekilde suçlu bulması ve bu suçu genellikle ya sol partilere veya göçmenlere yüklemesi, bu kesime yönelik aşırı sağ şiddeti, dolayısıyla saldırıları körüklüyor elbette. Aşırı sağ, toplumsal sorunları, sol kesime ve trafik lambası koalisyonu dediğimiz, federal hükümete yüklüyor. Bu dil ve eylem arasındaki bağ, yani dil içindeki şiddet ve eylem içindeki şiddet, gittikçe güçleniyor. Yani şiddetli bir dil kullanılması, insanların şiddete, fiziksel şiddete yönelmesini artırıyor.
Bu bağlamda, Almanya için Alternatif (AfD), toplumu kutuplaştıran partilerden birisi, şu anda en önde gelen parti. Çok basit bir şekilde biz ve ötekiler ayrımı yapması, ötekileri kötü olarak görmesi, dolayısıyla kötüye karşı da şiddeti de meşru kılma düşüncesini yayan bir parti. Bu sebeple toplumun böyle partilere, böyle eylemlere karşı koyması çok önemli.
‘ŞİDDETSİZ İLETİŞİMİN TEMEL ÖĞRETİLERİ DAHA FAZLA BENİMSENMELİ’
Siyasetçilere yönelik şiddeti, saldırıları önlemek için bazı politikacılar yasaların sertleştirilmesini talep ediyor. Sizin bu konuda düşünceniz nedir?
Yasaları daha sert yapmak, cezaları artırmak, birçok toplumsal sorunu çözmüyor. Ama mevcut yasaların daha hızlı ve daha efektif işlemesi gerekiyor. Buna gençler arasında şiddetle ilgili yargılamayı ve cezayı örnek vermek isterim. Bazen eylem ve ceza arasında 6 ile 7 ay gibi bir zaman oluyor. Bu neye yol açıyor? Fail, suç için verilen cezadan bir şey öğrenmiyor, çünkü suçla aldığı ceza arasındaki süre çok uzun olursa psikolojik bir bağ kurmak çok zor oluyor. Aslında cezalandırmanın çok hızlı, dahası mümkünse anında olması gerekiyor ki, insanlar yaptığı olayın bir suç olduğunu, yapılmaması gerektiğini anlasın. Suça yönelik tepki ne kadar hızlı olursa öğrenme faktörü o kadar daha kolay ve daha iyi olur.
Genel olarak toplumda şiddeti önlemek için ne yapılabilir?
Şiddetsiz iletişimin temel öğretilerinin daha fazla benimsemesi gerekiyor. Yani belli bir isteğin, ihtiyacın, belli bir eleştirinin karşıdakini kırmadan, karşıdakinin de perspektifinin, isteklerinin, ihtiyaçlarının meşru olduğundan yola çıkılarak dile getirilmesi gerekiyor. Buna dilden başlamak, dili bir nevi silahsızlandırmak zorundayız. Bu eğitime ilkokulda, hatta anaokulunda başlamak gerektiği kanısındayım. Birini eleştirirsek, bunu kişisel bir eleştiri değil, daha fazla eleştirdiğimiz noktayı ön planda tutarak yapmalıyız. Karşıdakini koruyan bir eleştiri kültürü geliştirirsek, hem fiziki hem dilsel şiddet azalmış olur.
(DIŞ HABERLER SERVİSİ)